SAĞLIK

Pestisitler, arı nüfusunu da tehdit ediyor! Arıların yok oluşu zincirleme bir çöküşe sebep olur!

Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı ve Moleküler Biyoloji Yüksek Lisans Programı Başkanı Prof. Dr. Muhsin Konuk, arıların ekosistem, tarım ve gıda güvenliği için önemi hakkında bilgi verdi.

Arılar, gıda zincirinin, tarım ekonomisinin ve doğal döngülerin temel taşı… 

Çoğumuzun arıları sadece bal yapan sevimli böcekler olarak bildiğini ifade eden Prof. Dr. Muhsin Konuk, “Ancak arıların ekosistemdeki asıl ve hayati rolü, tozlaşma (polinasyon) sürecindeki görevleridir. Bu süreç, onların hem doğanın hem de insanların yaşamını sürdürebilmesini sağlayan temel işlevlerindendir.” dedi.

Arıları gezegenimizin ‘sessiz kahramanları’ yapan nedenler olduğunu aktaran Konuk, “Arılar, çiçekten çiçeğe uçarken polen taşırlar. Bu, bitkilerin döllenmesini ve meyve, sebze, tohum oluşumunu sağlar. Bal arıları, dünya üzerindeki tozlaşmanın yaklaşık yüzde 70-80’ini gerçekleştirir. Her gün yediğimiz sebze ve meyvelerin oluşması arıların varlığına bağlıdır. Arıların tozlaşmaya katkısı sadece tarım ürünlerini değil, vahşi doğadaki yaklaşık 300 bin bitki türünü de kapsar. Bu sayede çeşitli bitki türleri yaşar, kuşlardan memelilere kadar pek çok hayvanın yaşam alanları ve besin kaynakları desteklenir. Tozlaşma sonucu oluşan bitki örtüsü su döngüsünü dengeler, erozyonu önler, toprağı iyileştirir. Bu da arıların dolaylı olarak iklimin dengede kalmasına katkı sunduğu anlamına gelir. Arılar sadece bal üretmez, gıda zincirimizin, tarım ekonomisinin ve doğal döngülerin temel taşıdır.” şeklinde konuştu.

Pestisitler ve hastalıklar arı nüfusunu azaltıyor!

Doğal dengenin, ekosistemlerin canlı ve cansız unsurları arasındaki hassas etkileşim olduğunu kaydeden Prof. Dr. Muhsin Konuk, “Arılar bu yapıda kritik konumdadır. Eğer arılar yok olursa, zincirleme olarak; tozlaşma azalır, bitkisel üretim düşer, otçullar zarar görür, etçiller etkilenir, insan gıdası çeşitliliği azalır, tarımsal maliyetler artar. Bu durum doğal dengeyi ciddi şekilde sarsar. Einstein’a atfedilen (tartışmalı) söz de bunu özetler: ‘Arılar yok olursa, insanın dört yılı kalır.’” dedi.

Koloni Çöküş Sendromu’nun (CCD) özellikle bal arılarında, bir koloninin işçi arılarının büyük kısmının aniden ortadan kaybolmasıyla ortaya çıktığını hatırlatan Konuk, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kovanda kraliçe, larvalar ve yiyecek stoğu kalır, fakat işçiler olmadan koloni çöker. Bu durumun başlıca sebeplerinden biri pestisitlerdir. Arıların sinir sistemine zarar verip yön bulmalarını bozar. Arılar besin bulamaz, kovana dönemez, koloni zayıflar. İklim değişikliği, çiçeklenme zamanlarının değişmesine neden olur, nektar ve polen miktarı azalır. Ani sıcaklık dalgalanmaları arıların yaşam döngüsünü bozar. Habitat kaybı, yani şehirleşme ve monokültür tarım doğal çiçek çeşitliliğini yok eder, besin çeşitliliğini azaltır. Hastalıklar ve parazitler, özellikle Varroa destructor akarları, virüslerin yayılmasına neden olarak koloniyi yok eder. 

Bilim insanları tek bir sebebi ‘en büyük’ olarak görmüyor, ancak pestisitler ve hastalıklar kombinasyonu öne çıkıyor. İklim değişikliği ve habitat kaybı ise arıların direncini düşürüyor.”

Tarım ürünlerinin yüzde 75’i tozlaşmaya bağımlı! 

Arıların yok olmasının etkilerine değinen Prof. Dr. Muhsin Konuk, “Meyve, sebze, kuruyemiş ve yağlı tohumlar büyük oranda azalır. Tarım ürünlerinin yüzde 75’i tozlaşmaya bağımlıdır. Yapay tozlaşma maliyetli ve pratik değildir.” dedi.

Ekonomik, sosyal ve ekolojik sonuçları da olacağına dikkat çeken Konuk, “Tarım gelirleri düşer, gıda fiyatları yükselir, gıda krizi tetiklenir. Tarıma bağlı sektörler darbe alır, bal ve arı ürünleri sektörü yok olur. Gıda erişimi kısıtlanır, beslenme çeşitliliği azalır, açlık riski artar. Kırsal göç ve işsizlik büyür, sosyal huzursuzluklar yaşanabilir. Bitki çeşitliliği azalır, habitatlar bozulur, otçullar yiyecek bulamaz, besin zinciri çöker. Ormanlar ve birçok tür yok olur.” açıklamasını yaptı.

Arılar olmadan biyolojik çeşitlilik çöker!

Arıların yok olmasının domino etkisi yaratacağını yineleyen Prof. Dr. Muhsin Konuk, “Çiçekli bitkilerin yüzde 75’i hayvan tozlaşmasına bağımlıdır. Arılar olmadan birçok bitki üreyemez. Polen ve nektarla beslenen böcekler yok olma riskiyle karşılaşır. Meyve ve tohumla beslenen türler gıda bulamaz, tohum taşıma mekanizması zayıflar, ormanlar küçülür. Dolayısıyla bitkiler azalır, otçullar azalır, etçiller azalır, toprak verimliliği düşer, erozyon artar, biyolojik çeşitlilik çöker.” ifadelerini kullandı.

En mantıklı yol, arıları ve doğal tozlaşmayı korumak!

Yapay dölleme veya robot arılar gibi teknolojik çözümlerin, doğal tozlaşmanın yerini tutamayacağına dikkat çeken Prof. Dr. Muhsin Konuk, “En azından şu an için ve yakın gelecekte tam olarak mümkün değil. Çünkü doğal tozlaşma, karmaşık ve yüksek verimli bir süreç; teknoloji bunu hem biyolojik hem de ekonomik açıdan karşılamakta zorlanıyor.” dedi.

Mevcut teknolojik çözümler ve sorunlarına değinen Konuk, sözlerini şöyle tamamladı:

“Çin’in bazı bölgelerinde, özellikle pestisit nedeniyle arı popülasyonunun düştüğü alanlarda insanlar fırça veya pamukla çiçekleri tek tek tozlaştırıyor. Ancak bu yöntem, çok zaman alıcı ve iş gücü maliyeti aşırı yüksek. Küçük bahçelerde mümkün, ama küresel tarım ölçeğinde uygulanamaz. Japonya ve bazı araştırma merkezlerinde, polen taşıyan küçük dronelar üzerinde çalışmalar var. Ancak oldukça fazla sorunlar yaşanıyor. Her çiçeğe hassas temas sağlamak çok karmaşık. Milyarlarca çiçek için milyonlarca robot gerekir. Bu makinelerin doğaya etkisi bilinmiyor. Öte yandan genetik ve tarımsal alternatifler üzerinde de çalışılıyor. Tozlaşmaya daha az bağımlı bitkiler geliştirme çalışmaları var. Ancak bu, biyolojik çeşitlilik kaybını telafi edemez ve yalnızca tarımsal açıdan sınırlı çözüm sağlar.

Bu saydığımız yaklaşımlar arıların yerini tutamaz. Çünkü arılar milyonlarca yıldır optimize olmuş bir ekosistem hizmeti sağlıyor. Onlar sadece polen taşımıyor; aynı zamanda bitkiyle simbiyotik bir ilişki kuruyor, çiçek türlerini ayırt edebiliyor, en verimli tozlaşma yolunu izliyor. Bu karmaşık davranışı teknolojik olarak kopyalamak hem maliyetli hem de doğaya uyumsuz. Sonuç olarak şunu söylemek gerekir ki teknolojik çözümler kısa vadede bazı küçük alanlarda destek olabilir, ama arıların yokluğunu telafi edemez. En mantıklı yol, arıları ve doğal tozlaşmayı korumaktır. 

 

 

 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Bu Haberi Paylaşın

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu